Gedikli S. (Yürütücü), Hacimüftüoğlu A. , Erbaş E.
Parkinson hastalığı (PD) hareket bozuklukları ile karakterize, en yaygın görülen nörodejeneratif bir hastalıktır. Semptomları rijidite, tremor, bradikinezi/akinezi ve postural instabilitedir. Fakat klinik bakıda başka motor ve motor olmayan semptomlar (NMS'ler) görülebilir.
Parkinson hastalığında, ventral orta beyinde bulunan Substantia Nigra’ daki dopaminerjik nöronların dejenere olması ve intranöronal α-Sinüklein birikiminin Lewy cisimciklerinde oluşması patolojik olarak gözlenmektedir. Etiyolojik olarak Parkinson hastalığı henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Ancak çevresel toksinler ve bağışıklıkla ilgili oluşan tepkiler gibi birtakım faktörlerin hastalığın başlangıcında etkili olabileceğine dair görüşler vardır.
Parkinson hastalığının tedavisinin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için motor işlevi, otonomik işlevi, bilişsel ve iletişimsel becerileri ve psikiyatrik semptomları hedeflemeli ve günlük yaşam aktivitelerinde, engellilik ve destek ihtiyacında kendini sürdürmeyi desteklemelidir.
Şu anda ilaç tedavisi, beyindeki dopamin seviyesini artırmak ve semptomlarını kontrol etmek için kullanılan ana stratejidir, ancak bu yaklaşım tüm hastalarda aynı yanıtı vermemiştir ve bazı hastalar etkili bir şekilde tedavi edilememiştir. Ayrıca, bu ilaç tedavisinin hastalarda birçok yan etkisinin olabileceği de gösterilmiştir.
Bazı doğal ürünler ve şifalı bitkiler, PD tedavisi için olağan sentetik ilaçlardan daha etkili ve daha güvenilir olduklarını kanıtlamıştır. Bu doğal ürünler, anti-inflamatuar, anti-oksidatif ve protein yanlış katlanması, demir birikimi, proteazom bozulmasının sürdürülmesi ve mitokondriyal homeostaz üzerinde koruyucu etkiler gibi bazı anti-PD özelliklerine sahiptir.
Oleuropein, hidroksitirosol, elenolik asit ve bir glikoz molekülünden oluşan fenolik bir sekoiridoid glikozittir. Bu bileşik zeytin yapraklarındaki en baskın biyoaktif bileşiktir. Oleuropein, antikanserojen, antioksidasyon, antiinflamasyon, kardiyovasküler koruma, nöroproteksiyon, antiviral aktivite, cilt koruması ve antiaging gibi birçok farmakolojik aktiviteye sahiptir.
Bilim insanları kan beyin bariyerini başarıyla geçerek beyne ilaç dağıtımını sağlamak için çeşitli stratejiler geliştirdiler. Bu nedenle, kan beyin bariyerinin sınırlamaları nanopartikül taşıyıcı teknolojisi tarafından aşılabilmektedir.
Bugüne kadar, nanopartiküller, geleneksel Parkinson hastalığı tedavilerinin sürekli salınımını sağlamak, bağışıklık sisteminden kaçmak ve merkezi sinir sistemine girişi kolaylaştırmak dahil olmak üzere bir dizi farklı gerekçe etrafında denenmiştir. Ayrıca, mukozal yüzeylere girişi daha da artırmak, belirli hücre tiplerini (örn. dopaminerjik nöronlar) veya yalnızca asidik hücre içi organel bölmelerini hedeflemek amacıyla kullanılmıştır. Bu nedenle, nanoterapilerin potansiyel faydaları, geleneksel tedavilerin farmakokinetik özelliklerini geliştirmenin ötesinde, belirli hücre içi yolları (örn. oksidatif stres, inflamasyon) ve hatta spesifik genleri hedefleyebilecek tedavilerin sunulmasına kadar uzanır.
Bu bilgiler ışığında: ‘’ Nanopartikül bağlanmış oleuropein ile tedavi edilen Parkinson hastalığı, bu hastalığın önemli bir sonucu olan nörodejeneratif hasara karşı iyileştirici etkiye sahip olabilir mi?’’ sorusu akla gelmektedir. Günümüzde nörodejeneratif hastalıkların öneminin oldukça artması ve Parkinson hastalığının ve sonuçlarının radikal bir tedavi metodu olmaması göz önünde bulundurulacak olursa, mevcut çalışmanın sonucunda elde edileceği öngörülen verilerin literatüre önemli bir katkı sağlaması hedeflenmektedir.